NACİ PEHLİVAN'IN KALEMİNDEN
831
14:46
26.11.2020

 

GEMLİK'İN TARİHİ

Gemlik şehrinin ilk kurucusu Arganaudlardan "Kios"un olduğu söylenir.M.Ö. 1200 yıllarında Teselya'dan kalkıp Gürcistandaki  Altın Post'u aramaya giden Arganaudların arasında Herakles(Herkül) ve Kios da vardı.Gemlik Körfesinde su almak üzere konakladıklarında  Kios'un burası çok hoşuna gitmiş, seferden döndükten sonra buraya gelerek bir site kurmuştur.Daha önce bu bölgede yaşayan insanlar ve kabilelerin varlığı bilinmektedir. Bunlara  Biberilk denir.Anadolu'da bu devirde Hitit devleti bulunmaktadır.(M.Ö 2000-1200)

Gemlik ve yöresinin konumu itibariyle kuruluşundan itibaren bu bölgeyi stila eden ve bu bölgede egemen olan irili ufaklı devletlerin işgalleri oldu. Birçok defa el değiştirdi. Bu istilalalarda şehir birçok defa yıkılıp yakıldı ve ondan sonra da imar edildi.

İlk işgal, sınırlarını Marmara'ya kadar genişletmiş olan Hititler'dir. Gemlik Bir süre bu devletin egemenliği altında kalmıştır.

Daha sonra bu bölgenin M.Ö.  Mısırlıların eline geçtiği belirtilmektedir. Veli Orkun "Hüdavendigar Vilayeti Salname-i  Resmiyesi"ne göre  "Mısırlılar Anadolu'ya saldırdıkları zaman, Mısır'da  İkesuslar hakim bulunuyordu. Firavun 2. Amazis dokuz yıllık iktidarı zamanında Anadolu'yu hakimiyeti altına aldı. Bursa ile birlikte Gemlik de 9 yıl Mısırlıların idaresi altında kaldı. Mısırlılardan sonra tekrar buranın idaresi bu bölgede yaşayan kabilelerin elindeydi."demektedir.

Anadolu'nun doğusunda Amazon adı verilen kadın savaşçıların oluşturduğu bir devlet vardır (M.Ö. 1200). Bu kuvvetler Ege kıyılarına kadar bir süre hakim olmuşlardır. Zebercet Coşkun " Bu savaşçıların Marianna adlı ünlü bir kraliçeleri vardı. Bir zamanlar Bursa dolaylarını Truva'ya kadar olan bölümüne de Mayardin denilirmiş. Bursa ile Gemlik Körfezi de bu bölgenin içine giriyor ve demek oluyor ki o ünlü kadın savaşçılar buralardan geçmişler, adları ile anılacak kadar hüküm sürmüşler bu topraklarda, şehirler kurmuşlar." aktarımında bulunmuştur.

Trakya tarafından bu sefer TRAKA Frigler yerleşmişler Anadolu'ya. Bir süre Hitilerin egemenliği altında kaldıktan sonra   uzun bir mücadele süreci sonunda istiklallerini  elde edip bu bölgede de hüküm sürmüşler M.Ö (1200-700). Daha çok kara devleti olan bu millet deniz kenarlarına pek önem vermemiş. Bu devirde Gemlik sönük kalmıştır.

Kimmerler Kuzey Kafkas halkındandır. M.Ö. 7. Yüzyılda Anadolu'yu istila etmişler Frigleri yenerek bu devletin sonunu getirmişlerdir. Bu bölgede bulunan Gemlik de bunların idaresi altında kalmıştır ancak o döneme ait herhangi bir kalıntı yoktur.

Kimmerler bu bölgeden gittikten sonra M.Ö. 700-550 tarihlerinde bölgenin hakimi Lidyalılar olmuştur. Lidyalılar Kios'a çok önem vermişlerdir. Gemlik' ticari bir üs olarak kullanmışlardır. Bu zamanda şehir Marmara'nın en üstün şehri haline gelmiştir.

Lidya Kralı Krezüs Persler tarafından yenilince bu bölgeye Persler hakim olmuştur. Akamış oğullarından Kurus M.Ö.6. y.y. ortalarında Med devletini yıkarak Pers İmparatorluğunu kurdu. Kısa zamanda sınırlarını genişleten Kurus'un gözü daha çok Anadolu'da idi. Başta komşusu Lidya Devletini kendine tabi tutmak için bin bir desiseye başvurup (M.Ö. 546) .  Krezüs'e savaş açtı. Önce Kıızılırmak doğusunda, sonra batısında yapılan her iki meydan savaşında Krezüs'ü yendi." (Veli Orkun ?Türk Tarih Cemiyeti Dergisi)

Son olarak ümitsiz bir müdafaayı SART şehrinde yapan Krezüs, Perslerin karşı hücumları karşısında teslim olmaktan başka çare bulamadı. Bu yenilgiden sonra Lidya arazisi  ile birlikte  Marmara sahilleri de Persler'in  işgaline uğradı.

Heredot, Strabon'un "Bursa'ya Seyahat " yazılarından yararlanarak  olayı şöyle izah eder:          "Dara'nın  generali İmas kumandasındaki Acemler,Kios'u zapt ettiler. Gerek birinci, gerek ikinci işgallerinde Persler Gemlik'i yağma ettiler. Persler, bütün işgal ettikleri memleketlerde yaptıkları gibi Bursa ve havalisini de satraplıklara (valiliklere) ayırdı."

Büyük İskender M.Ö. 338'de Çanakkale Boğazını geçerek Granik Çayı yakınlarında İran Orduları ile ilk savaşını yaptı.M. Ö. 333'te  İsos mevkiinde, son savaşı da Erbil alanında yaparak topraklarını Hindistan'a kadar genişletti.

Bu arada Marmara kıyıları, dolayısıyla  Gemlik şehri M.Ö. 334-286 tarihinde İskender Yönetimine geçmiş oldu. İskender'in ölümünden sonra (M.Ö. 323) Astonya şehirleri birleşerek  "BYTİNYA (Bitinya) Krallığı" adı altında bir devlet kurdular.

Batı Karadeniz sahilleri ile İstanbul Boğazı  ve Marmara arasında bulunan sahaya Romalılar "Bitinya" adını verdiler. Bitinyalılar karışmış çok ırktan meydana gelmekteydi. Bunlardan biri de Mariandiniler'dir. Bitinyalılar beş ayrı ahaliden oluşmuşlardır. Ayrı ahaliden oluşmalarına rağmen bunların dilleri de adetleri de  birbirine benzemekteydi. Persler'den sonra egemenliklerine kavuşan Birtinya ahalisi bir krallık etrafında birleşmişlerdir. O tarihlerde Yunanistan'dan daha bir çok göçmen gelerek Marmara sahillerine yerleşti. Çoğu Bizans kasabası olan Kadıköy'de konaklayan bu uluslar, Bitinya için bir tehlike oluşturmaya başladılar. M.Ö. 2. y.y.da yaptıkları ani bir baskınla Bitinya'nın bütün kıyı şehirlerini ele geçirerek, kılıçtan  geçirdiler. Bu ağır tahribata Gemlik'te dahildi. (Veli ORKUN)

İç ve dış karışıklıklar dolayısıyla Bitinya zayıf düşmüş Ege bölgesindeki Yunan siteleriyle epeyce uğraşınca Makedonya Kralı Philip'ten yardım istemiştir. Tarihin en eski devirlerine giden Marmara'nın en önemli yerlerinden sayılan KİOS (Gemlik), Philip hırsını çok kamçılamıştı. Çünkü bu şehir Aetolienler'le birleşerek kendisine karşı savaşmıştı. Philip, Kios şehrini zapt eder etmez ahalisini bir araya topladı, sonra kasabayı tahrip etti. Ele geçirdiği esirlerin bir kısmını kılçtan geçirerek bir kısmını da pazarlara çıkararak köle diye sattırdı.(Polip Tarihi s.709)

Philip'in bu başarıları Bitinya Kralını kendisine bağlamış oldu. Pursias ileride maruz kalacağı tehlikelere karşı Makedonya'nın dostluğunu devam ettirmek için Philip'in kızı ile evlendi. Bu evlilikten Philip de  memnun kalmıştı. Gelecekteki olaylarda Anadolu'da kendisine sadık bir müttefik kazanmıştı. Kızı Apema ile beraber Pursias'a birçok hediye ve bu arada iki tane şehir hediye etti. Bu şehirlerden biri KİOS(Gemlik) diğeri Mudanya idi.

Böylece Bitinya Krallığı'na geçen Gemlik, o sırada harap vaziyetteydi. Pursias, karısına çeyiz olarak verilen iki yıkık şehri yeniden inşa ettirerek, Gemlik'e kendi adını, Mudanya'ya da karısı Apema'nın adını verdi. O tarihe kadar "KİOS" olan Gemlik'e ondan sonra Uludağ eteğindeki Pursias(Bursa)'dan ayırmak üzere "Deniz kenarındaki Bursa" anlamına gelen "Pursias ad Mare" adı kondu. (ŞarlTeksiye Cilt1. Syf 102 )

Bitinya orduları Kral Pursias zamanında zaferden zafere koşmuştu. Bunun sebebi babasının zamanında Bitinya'ya iltica etmiş olan Kartaca'nın ünlü komutanı Anibal idi. Anibal'ın Bursa'yı bu tarihlerde kurduğu ve adına kralın adı olan Pursias koyduğu söylenir. Bursa bu isimden gelmektedir. M.Ö. 1.y.y'da Roma İmparatorluğu kurulunca Anadolu'da bu devletin hakimiyeti altına girdi. M.S. 395 yılına kadar sürer bu hakimiyet.  Anadolu'nun Ege ve Akdeniz bölgelerinde bu imparatorluk zamanında medeniyet gelmiş, bir çok eser bu devirden kalmıştır. Gemlik ve yöresinde  de Romalı senatörlerin çiftlikleri olduğunu söylüyor Texziyer. Umurbey ve çevresinde bu döneme ait mezar ve sütun başlıkları bulunmuştur.

M.S. 395 yılında Bizans Devleti kurulunca Bursa, İznik ve İzmit gibi sahil şehirleri ilgi gösterilen yerler oldu. Özellikle şifalı kaplıcaları nedeniyle Bursa'ya çok değer veriliyordu. Kaplıcalara dinlenmeye giden Bizans İmparatorları Gemlik üzerinden gidip geliyordu. M.S. 525 tarihinde İmparator Jüstinyen'in karısı Theodara'nın  400 kadar hizmetkarı ile birlikte Bursa'ya gelerek aylarca Bursa Kaplıcalarında sefa yaptığı tarih kitaplarında yazıyor.

Artık yeniden gündeme gelen Gemlik'te yeni mabetler yapılıyor. Yeni yeni manastırlar inşa ediliyordu. O yıllarda Kral Justinyen'in emri ile İzmit-Karamürsel-Yalova-İznik-Gemlik-Bursa arasında yollar yapıldı. Yüzyıllar boyu bu iktidarlar sürüp gitmiştir. Ta ki 1095 yılına kadar. Malazgirt Savaşı (1071) sonunda Türkleri buyur etti Anadolu...

Tarihçi Ümit Hassan'ın  "Türkiye Tarihi" kronolojisinde şu bilgiye rastladım. 1088: Anadolu'da ilk Türk tersanesi Alkan Bey tarafından Gemlik'te kurumaya başlandı.

Bazı kaynaklar da ise Selçuklu Sultanı Süleyman Şah'ın komutanlarından Ebu'l Kasım İstanbul'u almak için denizden de kuşatılması gerektiğini düşünerek gemi yapımı için uygun olan Gemlik'i 1087 yılında almış  ve tersaneleri  faaliyete geçirmiştir. Burada gemi yapıldığı için  şehrin adına da buna izafeten  "Gemilik" dendi. Gemlik isminin buradan geldiği söylenmektedir.

1095 yılında Papa  Urban ile Piyer Lermit; Fransa, Almanya ve diğer ülkelerden 600 bin civarında çapulcu toplayarak Kudüs'ü kurtarmak amacı ile İstanbul'a geldiler. Bizans İmparatorluğu'nun verdiği gemilere binerek İzmit'e çıktılar. Oralarda tutunamayınca yeni bir çıkış noktası olarak KİOS'a (Gemlik) geldiler. Sayıları 250 binleri bulan  bu kuvvetler Gemlik^'te ordugah kurdular. Bu aç insanlar etrafta yağma ve talan yapmaya başladılar. Din için yola çıkan bu insanlar karınlarını doyurmak için Bitinya ülkesini talan ettiler.

Bu kafilede Fransız yazarlardan SİVİTOT adında bir tarihçi vardı. Onun adına izafeten Gemlik'in adı bir süre SİVİTOT oldu.

Gemik'te Haçlı Ordusu uzun süre dinlendikten sonra Umurbey-Karsak Yolunu takip ederek İznik'e doğru harekete geçti. Yollarda rastladıkları hayvan sürüleri ve köylüleri yağma ettiler Ne buldularsa aldılar. İznik Gölü kıyısına varan bu ordu daha İznik'e gitmeden o çevrede bulunan bir dağın eteğindeki şehre hücum ettiler. Bu şehri zapt ederek ahalisini kılıçtan geçirdiler.

Veli Orkun'un araştırmalarından "Haçlıların yaptıklarını duyan Kılıçarslan, 15.000 kişilik bir kuvvetle onların üzerine yürüdü. (Alper Salip Tarihi K.1 Syf. 26)

Kılıçarslan ilk hücumu, düşman tarafından zapt edilen şehrin kapılarını ateşe vererek yaptı. İşgal kuvvetlerini bozguna uğrattı. Sağ kalanlardan 200 kadarını esir ederek İznik'e gönderdi. Bu Haçlı ordusunun feci yenilgisi Gemlik karargâhında bulunan diğer kuvvetlere ulaşınca hepsini dehşetli bir korku aldı. Papaz Gotiye, idaresindeki askerleri heyecana getirecek sözlerle intikamını almalarını bütün Haçlılara emretti. Sayıları 250 bine yaklaşan bu kuvvetler yine aynı yoldan İznik'e yürüdü. Öncüleri vasıtasıyla bu kalabalığın gelmekte olduğunu haber alan Kılıçarslan   şehirden dışarı çıkarak dağların dar geçitlerinde düşmana pusu kurmaya kara verdi. Öç almak duygusuyla harkete geçen Haçlı ordusu önlerine gelen herşeyi  tahrip etmekten zevk duyarak ilerlerken, kısa zamanda  Türklerin pususuna düştüler. Dar geçitlerde aniden üzerlerine saldıran Türk kumandanları bunların çoğunu kılıçtan geçirdi. Pek az miktarda kaçarak kurtulabilenler doğru Gemlik'teki istihkamlarına  geldiler. Arkalarını bırakmayan Selçuklu orduları Gemlik surlarına dayandılar.

O zamanlar kuvvetli kale duvarları ile tahkim edilmiş bulunan Gemlik istihkamı birkaç günlük kuşatmadan sonra ele geçirildi.iHaçlılar kumandanları Gotiye'nin ölümünden sonra teslim oldular. Kılıçarsaln bunların sağ kalanlarını İznik'e sevk ettirdi.

Bu mağlubiyetten sonra Avrupa'dan ikinci bir Haçlı ordusu tertiplendi. Gemlik'e gelen bu bu kuvvetle İznik'i karadan alamayacaklarını anlayınca tarihte eş az  görülen bir işi başardılar. Gemlik Körfezi'nde ufak yapıda olan gemilerini kardan  öküz ve atlarla çektirerek İznik Gölü'ne ulaştırdılar. Burada  bir donanma teşkil ederek İznik'e gölden çıktılar. Buna hazırlıklı olmayan Kılıçarslan, kuvvetleriyle İznik'i terk ederek daha içlere çeklidiler.

İstanbul'dan 1204 yılında Haçlılar tarafından kovulan Bizans Kralı Laskaris İznik'te yeni bir devlet kurdu. Laskaris'ten sonra kral olan Dukas Gemlik'i tekrar ele geçirerek buradaki tersaneleri faaliyete geçirdi.

_______________________________________________________________________________

 GEMLİK'İN FETHİ

Hicri 734 (Miladi 1333/1334) yılı başlarında Kara Timurtaş Ve Akçakoca komutasında 2000 kişilik bir Türk kuvveti Mudanya önlerine geldi. Mudanya Kalesi denizden yardım alıyordu, surları da oldukça sağlamdı. Türk kuvvetleri ancak 2. Hücum sonunda kale içine girmeye muvaffak oldular. Mudanya  tekfuru ve kale muhafızları kılıçtan geçirilirken, ahaliye dokunulmadı.  Mudanya'nın zaptı gerek Bizans (İstanbul) gerekse Bursa kale müdafileri üzerinde panik yarattı. Bursa'yı besleyen ikmal üslerinden en mühimi Türklerin eline geçmişti.

Gemlik Tekfuru sıranın kendisine geldiğini görerek kale buçlarını tamir ettirmeye başlamış, aynı zamanda İstanbul'a da bir elçi göndererek acele erzak, cephane ve yardım istemişti.

O tarihte Gemlik, Marmara Bölgesinin en önemli sanayi ve ticaret merkezlerinden biriydi. Ahalisi deniz nakliyatçılığı, balıkçılık, gemi inşa işleri ile uğraşıyor, civarında büyük miktarda bağcılık ve meyvecilik yapılıyordu. Bağcılığa bağlı olarak şarap sanayi de çok gelişmişti. Bugün Gemlik ekonomisinde en önemli rolü oynayan zeytincilik o zamanlar ancak bağ kenarlarında yetiştiriliyor, ürünün büyük kısmından yağ çıkarmak suretiyle faydalanılıyordu. Ahalisi çalışkan ve dolayısıyla zengindi. Muntazam bir limana sahip olması değerini bir kat daha artırıyordu. Bilhassa tersanecilik; Bizans İmparatorluğunun en güzel gemileri burada inşa ediliyordu.

Şimdiki Tuzla  Çiftliği'nin Gemsaz  denilen düzlüğünde büyük tuzlalar vardı ve bu tuzlalarda civar köylerden gelen işçiler çalıştırılıyordu. (Tuzla Çiftliği bundan dolayı bu ismi almaktadır.)

Mudanya ve Bursa'nın fethini tamamlayan Türk Kuvvetleri Bursa'dan taviye alarak Gemlik üzerine yürüdüler. Bursa ovasının Demirtaş (Timurtaş) boğazından, Avdancık sırtlarına çıktılar. Seçköy hattı balasından şimdiki Adliye Köyü'nün bulunduğu  sırtlardan inerek Umurbey'in Parmakbağlar adı verilen düzlüğünde karargah kurdular.

Kumandan Akçakoca ve Kara Timurtaş Gemlik'in hisar kapıları ve kalenin zayıf taraflarını keşfetmek maksadıyla ileri müfrezeler çıkardılar. Keşif müfrezeleri şimdiki Umurbey Köyü'nde köy camisinin bulunduğu o zamanki cevizlik içinde küçük fakat güzel bir manastıra rastladılar. İçindeki ihtiyar rahibi Gemlik'in ilk esiri sıfatıyla Bursa'ya Orhan Bey'e gönderdiler.

Kale hakkında istenilen malumat temin edildikten sonra kumandan Akçakoca bir meclis toplayarak durumu kumandanlarına anlattı. Bu duruma göre, evvela kapı ve burçlardan zorlanacak, bu hücum muvaffak olmazsa az kuvvetlerle müdaafaya çekilmiş gibi görülerek kale muhafızlarının muharebeyi kale haricinde yapmaları temin olunacaktı. Bu suretle boşalan kaleye hem içerden hem de dışarıdan hücuma geçilecekti. Kararlaştırılan plan gereğince kumandanlar gece karanlığından istifade ederek kale önlerinde kendilerine gösterilen mevkilere yerleştiler.

 

Sabahın alacakaranlığında kale muhafızları Türklerin kalenin yakınına kadar geldiklerini görünce onları ok yağmuruna tutular ve bu kuvvetleri kaleden uzaklaştırmak istediler. Fakat bütün gayretleri beyhude idi. Bu sırada kumandan Akçakoca geleneğe uyarak kaleye iki elçi gönderdi ve şayet kaleyi teslim ederlerse, hiç kimsenin mal, can ve ırzına dokunulmayacağını bildirdi. Tekfur elçileri kabul etmek şöyle dursun, üzerlerine ok yağdırdılar.

İki üç ay böyle karşılıklı çatışmalarla geçti. Muhasaranın uzaması üzerine kumandanlar ikinci planı uygulamaya karar verdiler. Çünkü hücumları müteakip merdivenlerden burçlara tırmanarak Türk askerleri Rum oklarına hedef oluyor zayiat günden güne artıyordu.

Türklerin bu başarısızlığı karşısında tekfur kaleden ani huruçlar yaparak kuvvetini gösteriyordu. Bu çıkışlara Türkler az bir kuvvetle karşı koyuyordu ve düşmana geri çekiliyormuş hissini vermek istiyordu. Filhakika tekfur, Türklerin kuşatmadan vazgeçtiklerini zannederek elindeki büyük kuvvetlerle kale dışında muharebeye karar verdi. Esasen Türklerde bunu bekliyorlardı.

Huruçlara ara verildiğini gören Türk kumandanları, kaleden büyük kuvvetlerin çıkışını beklerken hazırlıklarını kale dışı savaşına göre tamamlıyorlardı.

Bir Pazar günü ikindiden sonra Rumların beklenen taarruzu başladı. Kalenin Demirsubaşı semtindeki en büyük kapısı birden açıldı. Kale içindeki askerler in tahmini yarısı bağırarak yalınkılıç Türklere saldırdı. Burçlardaki muhafızlar ise bu çıkışı okları ile destekliyorlardı. Bu kuvvetler çok az bir mukavemetle karşılaştıklarından kolayca Türk birliklerinin merkezine sokuldular. Türk kumandanları kuvvetlerini yaymak sureti ile düşmanı üzerine çekmeye ve kaleden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. Kilisenin çanları durmadan acı acı çalıyordu. Rumlar iyi dövüşüyorlardı. Kale burcundan harekatı idare eden tekfur, Rumların ilerleyişini görünce ihtiyata sakladığı  500 kadar silahşörü de savaşa soktu.

Hava kararıyordu. Kumandan Akçakoca mukabil taarruzun zamanı geldiğini tespit ederek 500 kişilik bir kuvveti kale kapısına hücuma geçirtti. Böylece düşmanın kale olan irtibatını keserek düşmanı çevirdi. Diğer taraftan kaleye dayatılan merdivenlerden Türk askerleri burçlara çıkmaya başladılar. Kale içinde düşmanın gayet az bir kuvveti kalmıştı. Savaş bütün şiddeti ile devam ediyordu. Naralar, küfürler , kılıç şakırtıları akşamın sessizliğinde birbirine karışıyor, kan gövdeyi götürüyordu. Türk komutanlar savaş meydanında askerleri ile birlikte dövüşüyor, "vurun yoldaşlarım, koman gazilerim" diyerek askeri  coştururken Allah Allah sesleri ovayı inletiyordu.

Bu sırada kale kapısını zorlayan Türk kuvvetleri ile kapı müdafii Rum askerler arasında kıyasıya bir boğuşma başlamıştı. Cesetler üst üste yığılıyor, Türk askerleri kendilerinden geçmiş mütemadiyen vuruyor, vuruyorlardı. Burçlara tırmanmaya muvaffak olan Türk askerleri önlerine çıkan Rum muhafızları kılıçtan geçirerek sokaklardan Demirsubaşı semtindeki boğuşulan büyük kapıya doğru koşuyorlardı. Kale içinden gelmekte olan Türk naralarını duyan Rumlar durumun çok vahim olduğunu ve kalenin Türkler'in eline geçtiğini anlayarak kaçışmaya başladılar. Ovadaki boğuşmada da Rum mukavemeti kırılmış, kale önündeki bağ ve bahçeler her iki tarafın ölü ve yaralıları   ile dolmuştu. Rumların bir kısmı  da Samanlı Dağı eteklerine doğru kaçarak canlılarını kurtarmak için ormanlara sığınmışlardı. Türkler kaleye tamamen hakim olmuşlardı.

Tekfur kalesini  müdafaa etmiş ve kendisi de vurularak ölmüştü. Kadın ve çocuklar kilisede toplanmışlar, Türklerden kurtulmak için  dua ediyorlardı.

Dört ay süren muhasaradan sonra Hicri 734 (20 Ağustos 1334) Pazartesi sabahı Gemlik Osmanlı Beyliği'ne katılmış ve Türk Bayrağı kalenin en yüksek burcunda dalgalanmaya başlamıştı. Bu uğurda kanlarını ve canlarını feda eden şehit ve gazilerimizin ruhları şad olsun.

Kalenin fethi ile ele geçen ganimetler tespit olunarak Orhan Bey'e bildirildi. Kasabanın büyük kilisesi cami haline getirildi.

Orhan Bey yapılan daveti kabul ederek şehri teslim almak üzere Gemlik'e geldi. Kumandanlarını verilen  vazifenin ifasından ötürü tebrik etti. Gemlik Kalesi'nin doğu sınırı haricinde kasabaya hakim tepede babası Osman Bey'in adını taşıyan bir Türk mahallesinin inşasının emrini verdi.( Osmaniye Mahallesi adını taşımaktadır.

Fetihten sonra;

Gemlik Ovası ile şimdiki Umurbey Köyü'nün Derinceler, Tersane Bayırı'nın denize kadar olan sahaları BALABANCIK Bey'ine,

Yazırova ve Bakır Pınar, Çamtarla ve denize kadar olan kısım YAZIR Aşiret Bey'ine,

Karanlık Deere'nin Tersane Tepesine bakan sırtarı ile Umurbey'e kadar olan kısım KARAKOYUNLU Aşiret Bey'ine

Umurbey Köyü'nün doğu ve güneydoğu  kısımları (Bugün Akköy çeşmesinin bulunduğu yerler) AKKOYUNLU Aşiret Bey'ine,

Umurbey'in Parmakbağlar düzlüğü ile şimdiki Bayat (Yeniköy)  Çiftliği'nin işgal ettiği saha  BAYAT Aşiret Bey'ine,

Umurbey Köyü'nün işgal ettiği saha ile güneyindeki araziler ORHAN Bey'in  zatı şahanesine verilmiştir.

Bazı Osmanlı tarihçileri Gemlik'in Bursa'nın zaptından önce alındığını ve böylece dışarıdan yardım alması imkansızlaşan Bursa'nın teslim olmak zorunda kaldığını yazarlar. Hammer; Devleti Osmaniye Tarihi Cilt 1 Sahife 157'de Gemlik'in Akçakoca ve Kara Timurtaş tarafından kuşatılarak zapt edildiği yazıyor.

İskit Yayınevi tarafından yayınlanan (Mufassal Osmanlı Tarihi Cilt1 sayfa 72'de) ise Osmangazi zamanından Akçakoca ve Kara Timurtaş tarafından yapılan kuşatmaya mukavemet ettiği, ancak Orhan Bey zamanında 1333 yılında Kara Ali, diğer ismi ile Emir Ali Bey'in (şimdiki İmralı Adası'nın da fatihi)  hücumlarına dayanamayarak teslim olduğunu yazıyor.

Gemlik'in fethi hikayesini talebeliğim sırasında Hocam müteşrik Dr.Susheim'dan dinlemiştim.

Gemlik'in yetiştirdiği bir fert olarak bildiklerimi yazmayı düşündüm. Eğer faydalı olabildim ise kendimi bahtiyar sayarım.

Refet ÖKTER Tarih Öğretmeni

(Bu yazı 19 Mart 1960 tarihli GEMLİK Gazetesinde yayınlanmıştır.)

 

Not: Mudanya ve Gemlik in fethini Kara Timurtaş Paşa'nın yaptığını bazı tarihçiler belirtmektedir. Kara Timurtaş Paşa 1403 yılında vefa etmiştir. Fetih tarihleri göz önünde bulundurulduğunda Timurtaş Paşa'nın bu tarihlerde ya çocuk ya da genç olması lazımdır. 1326 yılında Hereke Kalesi'ni Orhangazi'nin komutanlarından Kara Timurtaş Paşa'nın babası Kara Ali Bey fethetmiştir. Gemlik'i fetheden de Kara Timurtaş Paşa'nın babası Kara Ali Bey'dir. Mezarı Umurbey Aytepe'dedir. (Naci PEHLİVAN)

26-11-2020

 

 

 

 

Yayın Tarihi: 26.11.2020